25 Nisan 2012 Çarşamba

Kıskançlıktan Bayılacağım

Tamam biliyorum, ben çok kıskanç bir ınsanım. Çok klasik bir yaklaşım olacak ama herkesin hayata karsı takındığı o saf salak bakış acısını çok kıskanıyorum. Belki bazen daha iyi gibi gozukebilir tam bir aptal kız/erkek profili çizmek (daha çok ikili iliskiler için getirisi bol olan bir hareket tarzı olduğunu kimse inkar edemez) insana ne kadar fayda getirebilir ki. Bunu hayatı hafife almakla karıştırmamalı. O tamamen farklı bir durum, hatta kendi fikrimce olması gereken bir durum ama öyle yapıyormuş gibi gözükmeye çalışırken aptal taklidi yapmak da nedir be abilerim ablalarım. Bol bol goruyorsunuzdur, sokakta yüzü şaşkın bir ifade almış ağzı açık Abuş gibi gezen kizlar, hayir efendim Ben Daha sapsal gorunmeli daha savsak durmalıyım yarışına girmiş gibi sahte sahte gülmekten kendinden gecen tipler, etrafa davetkar olduğunu sandığı boş bakışlar atan genc adamlar. Ya tamam Birşey değil de cidden kıskanıyorum, o düz mantıkları, o at gözlüklerini, o sürekli mutlu olabilme imkanını. Biri iltifat edince bunu kendi basit görünümüne değil de karsı konulmaz çekiciliğine bağlayan insanları. Ah yavrum, ya gercekten anlamıyorlar ya da çakallikta uzay olmuş bunlar. Aman naparlarsa yapsinlar, benden uzak olsunlar. Zaten durduk yere kendimle çeliştim. Herkes istediği gibi yasasın nasıl istiyorsa öyle davransın diyordum ben. Ama adam gibi efendi gibi. :P

1 Nisan 2012 Pazar

Sıkıntıdan televizyondaki gece yarısı saçma romantik komedilerini izlemek...

   Bence bu isimde bir öğreti olabilir. Çok garip bir şey değil çünkü özellikle yaz ayının gelmesiyle artan gece yarılarına hatta sabahlara kadar oturma muhabbetlerinde evde tıkılmış durumdaysanız iki seçeneğiniz var, "Doktorlar" veya "Gece Yarısı Filmleri". İstemesen de fena sarıyor ikisi de o ayrı. Sonuçta zaten "peh.. pöf..." şeklinde sinyaller vermeye başlayan körpe zihinler moronlaşmaya başlıyor. Keşke etrafta kalk yerine yat şeklinde komutlar verecek annelerimiz olsa. Hem boş işlerle uğraşmak, televizyon izlemek zorunda kalmazdık hemde üç dakika bir telefona bakıp boş ekranla yüz yüze gelince "fuck you" demezdik içimizden ya da bilgisayar ekranıyla bakışırken hiçbir hareketlilik belirmeyen ekrana hareket getirmek için kral oyunu açmazdık. Neyse ne sonuçta yapıyoruz bunları. Bir nevi sarhoşluk durumu, bilincinin dışında hareket etme tripleri. Çünkü yatmak için çok uyanık ama kitap okumak için çok yorgun ve uykusuzsundur. Fight Club adlı filmin başlarında dönüyordu böyle bir muhabbet şimdi hatırladım. Peki ben şuan niye bu kadar boş şeyler yazıyorum. Çünkü bilmiyorum, bilsem yazmazdım herhalde. Hem bu da yukarıda belirttiğim sarhoşumsulukla aynı kafa o yüzden tam olarak yazdıklarımdan sorumlu tutulamam.